November 20, 2010

Bursa

Bayram gezisinin son günü eve dönerken Bursa Uludağ Kebapçısı'nda yemek için durduk.

Bu daracık yerdeki 4 kişi, sokakta, dükkanın içinde ve karşıdaki baklavacıda bekleyen 70-80 kişiye iskender hazırlamaya çalışıyor. 1 saat bekledik ve sonuç hüsran, bence. Burada bir mantık hatası var, bir sorun var. Tamam et çok lezzetli ama bu yeterli midir? Ufacık mekanda bekleyerek geçen 1 saatin sonunda gelen iskenderin pidesinin bolca yanık oluşuna ne demeli, nasıl istediğimizi sormaya vakitleri olmayan, koşturan garsonlara ne demeli.


Kolay gelsin, işleri çok zor. Bir nevi maraton, her gün hızla koşulan. Umarım iyi bir maaşları vardır.

Bu sokakta görülen herkes Uludağ Kebapçısında sıra bekleyen insanlar. Bunlar sadece dışardakiler, içeriye girme sırası gelmeyenler. Biz de onların arasındaydık. Kesinlikle delilik.

Değiyor mu? Hayır.
Sırtını yaslayıp oturamadığın, insanların geçmesi için tabureni çekip durduğun, tuvaleti bile olmayan bir yer. Bütün bu eziyetin sonucu beklediğin şey başka bir yerde eşi olmayan bir lezzet, ama yanık, yanık, yanık... Yanık yemekten nefret ederim.

No comments: